Benden daha eski model olduğunu söyleyebileceğim bu kutu şimdi ne kadar da küçük kalıyor ellerimde. Oysa küçükken kocaman gelirdi gözüme. Bir çikolata kutusu olup, annelerin atmayıp sakladığı, düğme, dikiş kutusu olarak değerlendirdiği o kutulardan biri işte.. Bizimkinin üzerindeki hanım ve jöne çizilmiş bıyıklar yabancı değildir sizlere; ne de olsa bir dönem milli bir hastalık gibiydi bulduğumuz dergi ,gazete vs üzerindeki fotoğrafları bıyıkla bezeme hatta ve hatta kocaman bir ben iliştirme fotoğraftakinin burnuna, çenesine... İçinde renkli renkli ,çeşit çeşit düğmenin yanısıra oyuncaklarımızın bir parçası ,bir iki renkli makara, kaybolmuş tekini bekleyen küpe vs olurdu. Aynı heyecanla açtım kutuyu baktım aynı düğmeler, kurmalı- metal dondurmacı oyuncağımızdaki dondurmacının plastik kafası... Kutu şimdi çok küçük görünüyor gözüme, ama içi hep kocaman..
Çok şirin bir kutuymuş, çocukken bizde de vardı böyle kutular..ne oldu acep? keşke saklasaymışız..
YanıtlaSilAmelie filminde vardı böyle bir sahne. Evinde döşemenin altına saklanmış böyle bir kutu buluyordu. Daha önce bu evde yaşamış bir çocuğa ait hazineler :) Amelie gidip sahibine veriyordu. O sahneyi hiç unutmam...
YanıtlaSilŞarküteri; Biz koysak koysak bir divanın, bir çekyatın bilemedin sırt çantamızın içine koyardık böyle kutuları, hep imrenmişimdir öyle döşema altı gizli yerlere, hele ki birilerine ait bir şeyler bulmaya...
YanıtlaSilZehra; Saklamak güzel tabi de bazen sıkıntı da yaratabiliyor:)